Fikri KASIRGA

fikrikasirga@tiviport.com

FAZLA BEKLENTİNİZ OLMASIN KONU ÇOK ''BAŞKA''İMİŞ!

12 Ağustos 2024 Pazartesi, 18:36

Değerli dostlar ilk yazımda önemli iddiaları sizinle paylaşmak istedim. Kendisine çok güvendiğim ve sevdiğim bir dostum ile uzun uzun sohbet ettik. Konu Bursa oldu ve Bursa olunca konu maalesef Bozbey'e geldi. Bazen bilinen her doğru her yerde konuşulmaz kuralını çiğnemek istedim. Sonuçta dostlarla doğrular paylaşılır ve konuşulur. Bende tam olarak öyle yapıyorum. Şimdi sizlere, sizden iyi olmasın yakın dostumun sohbetinden aldığım notları kısaca özetlemek istiyorum.

Mustafa Bozbey'in Nilüfer Belediye başkanlığı döneminde yaptığı algı siyaseti ile uzun yıllar boyunca koltuğunu korumuş. Alan olarak bomboş bir ilçe olan Nilüfer'i imar etmiş. Vallahi ne yalan söyleyeyim, bu hali bile son derece plansız. Nilüfer reisi, belediye başkanlığı görevinde olduğu sürece cenaze ve düğün cemiyetlerini hiç ihmal etmemiş. Bozbey cemiyetlerde gezerken onun başkanlık koltuğunda rahat bir şekilde oturmasına neden olan isim ise dönemin başkan yardımcısı Turgay Erdem olmuş. Teknik konuların yönetimini Turgay Erdem ile çözmeyi başaran Bozbey için bu isim o zamanlar çok önemliymiş.

İddia o ki Bozbey'in Turgay Erdem ile çalışması, ''halkla ilişkiler'' alanında kendini geliştirme fırsatı bulmasını sağlamış. Bozbey vatandaşların en acı günlerinde ve en mutlu günlerinde yanlarında olup, vatandaşla ilişkileri farklı bir zemine oturtmaya yönelik çalışmaların içinde yer almaya başlamış.

Onu yakından tanıyanların verdiği örneklere göre, kendisinden talepte bulunanlara ''tamam'' diyerek olumsuz cevap vermiyormuş ama tamam dediği hiçbir konuyu da tam olarak yerine getirmiyormuş. Vatandaşın aklında kalan kısım ise cenazelerine gelen, düğünlerine gelen bir başkan olarak yer alıyor ve istekleri yerine tam olarak gelmese de, anlayışla karşılanıyormuş. Onun da istediği tam buymuş zaten.

Bozbey'in uzmanlık alanı olarak bilinen bir başka konu ise yönettiği bölgenin hassasiyetlerini tespit etmesi ve o yönde siyaset yapmasıymış. Örneğin Nilüfer Belediye Başkanlığı döneminde, Nilüferli seçmenin Atatürk ve Laiklik hassasiyetlerinden dolayı, ulusal bayramları bir şov haline dönüştürür ve sahneye çıkarak adeta kendi PR'ını yaparmış.

Nilüferli seçmen üzerinde bu algıyı oturtan Bozbey'in, arka planda ise NİLVAK gibi organizasyonların oluşumlarının içinde yer aldığı iddia ediliyor. Hatta bu durumu kendisi, FOX TV'de katıldığı yayında ağzından kaçırınca ardından bir çok konunun ortaya çıkmasına ve konuşulmasına neden olmuş. Bu arada o videoyu bende izledim. İzlemeyen varsa izlesin , orada kendini anlatma çabası ve toparlama çabası her şeyi gözler önüne seriyor.

İddiaların en başında ise Nilüfer'de yapılan inşaatların emsal artışlarının yapılması karşılığı, müteahhitlerin NİLVAK'a bağış yapmak zorunda olması gibi örnekler yer alıyor. Seçimden önce malvarlığı sorularına bir türlü cevap veremeyen ve bu sorulardan kaçan Bozbey'in, kendine yakın isimlerin üstüne kurdurulan şirketler ile Nilüfer Belediyesi ile çalıştığı iddiaları dile getiriliyormuş. Hatta Turgay Erdem, başkanlığının son döneminde bu firmalardan bazılarıyla sözleşmeler fesih etmiş. Araç kiraya veren şirket mi, neymiş işte...

Eski yol arkadaşı Turgay Erdem ile aralarında yaşanan krizin sebebi ise Bozbey'in her şeye hakim olmak istemesi ve dışarıdan belediyeyi yönetmek istemesiymiş. Şuan da aslında ilçe belediye başkanlarına yapmak istediği şey bu. Ancak edindiğim bilgiler bunun ötesine geçiyor.

Durum ve tablo bu şekilde olunca, bende şöyle bir düşünce hasıl oldu. ''Din istismarı'' vurgusu ile eleştirilen siyasetin bir başka versiyonu olarak ''Atatürk'' istismarı yapılıyor gibi geldi bana. Her iki siyasetin amacı ise kitleleri kolay yönetebilmek ve gerçeklerin üzerini örtmektir.

Sevgili dostum bunları bana anlattıkça, aklıma yasaklanan Türk filmi gelmedi değil hani!

Algı siyaseti ile Mustafa Bozbey ismi yan yana gelmiş. Nilüfer FSM'de yapılan yürüyüşlerin organizasyonlarından tutun da, ilçe de yapılan tüm konser etkinliklerinin bile arkasında dönen dolaplar ve maddi çıkar ilişkileri de içerde konuşulmaya başlamış. Burada şunu anlıyorum ki yukarıdan aşağıya doğru bir anlayış hakim olmuş ve bu olanlar hep aynı isimler etrafında dönmüş durmuş. Aslında Mustafa Bozbey, din istismarına karşı yeni bir siyaset keşfetmiş, ''Atatürk'' üzerinden kendi elinde ki kitleyi yönetmeye çalışmış ve görünen o ki bunu büyük ölçüde başarmış.

İşte buna da ''Sosyal belediyecilik'' adını vermiş ve istismar siyasetine yeni bir isim bulmuş. Sosyal belediyecilik, sözlük karşılığına göre müthiş bir uygulama, ancak Nilüfer'de uygulanan sosyal belediyecilik, kimine göre ''RANT'' kimine göre ise ''SİYASET ÜSTÜ OLUŞUM'' olarak anılmış ve bu oluşumda aşağı yukarı aynı kapıya çıkıyor zaten.

Sevgili dostumun söylediğine göre, Bursa'da Bozbey'in siyasetini herkes yakından bilir ancak bu siyaseti herkes aynı şekilde yorumlamaz. Güvenilir dostum bunun nedenini de bir çember örneği ile anlatmaya çalıştı bana. Çemberin içinde olanların yorumu farklı, çemberin dışında olanların yorumu çok farklıymış. Bu arada çember konusunun detaylarını duyunca onu ayrıca yazmak istiyorum, şimdi devam edelim.

Bana anlatılanları hayretler içinde dinlerken şu soruyu sordum: ''Peki Nilüferli memnun ki Bozbey yıllarca belediye başkanı olarak seçilmiş, bu çok garip değil mi?''

Aldığım cevap bir o kadar ilginç oldu! Bozbey seçimlerde kendine rakip olan herkesi kendi siyaseti ile elemiş hatta bir dönem partisinden bile (DSP'den) ihraç edilmiş.(Bana sanki kendini ihraç ettirmiş gibi geldi)

Ben de DSP'den ihraç edildiği tarihlere baktım ve DSP sürecinin sona erdiği dönemi araştırdım. İhraç olduğu tarihler çok ilginç! Tam olarak 2001 krizinin yaşandığı döneme denk geliyor ve ihraç edildiği tarihler Ecevit ile DSP'nin çöküş dönemi. İşte bu ön görüyle tekrar Nilüfer'e başkan seçilemeyeceğini anlayan Bozbey, adeta kendisine yeni bir adres bulmuş. Bu şu anlama da gelebilir ''Bozbey için CHP'de geçici bir adres'' olabilir.

Güvenilir dostumun anlattıklarına dönersek, şöyle devam ediyoruz sohbetimize:

''Nilüferli seçmen, 29 Ekim,19 Mayıs,10 Kasım,23 Nisan etkinliklerini önemserler. Bir de bunun yanında çöpler toplanıyorsa ve biraz da güzel bahçe yarışmaları falan, yeter! Seçmeni bunlar mutlu eder. Bu ince detayı fark eden Nilüfer reisi hemen kolları sıvar.

Nilüfer'de bir kere olsun sabah namazı videosu çekmemiştir ama Büyükşehir adayı olduktan sonra neredeyse camilerden çıkmadı. İşte bahsettiğimiz ince detay burada ortaya çıkıyor, kitlelerin hassasiyetleri üzerine bir siyaset uyguluyor'' diye devam etti.

Bana göre bu iddialar son derece ilginç ve korkunç!

Yıllarca Beşevler bölgesinde bulunan kültür merkezi üzerinden bir algı oluşturan bir Bozbey. Nilüfer'i kültürün, sanatın başkenti ilan etmiş ve bakıldığında elle tutulur ne kültür-sanat yatırımı var, ne de elle tutulur bir spor kompleksi var. Ama bunun reklamını yaparak insanları etkilemeyi başarmış.

Büyükşehir'in yetki alanında bulunan bulvarları sanki kendi eseri gibi anlatan ve bu algı ile Nilüfer'i yöneten bir isim olmuş. Sokak aralarına girdiğinizde kendi belediyesinin yetki alanları son derece bakımsız, asfaltı bozuk sokaklar ve bazı bölgelerin ise 30 yıldan beri yüzüne bakılmamış. ''Gerçek belediyeciliğini göstermesi gereken alanların hiçbirinde Bozbey'i kimse görememiş'' diyor sevgili dostum. Aslında algı belediyeciliğinin ilk sinyalleri yıllar önce verilmiş.

Elinde bayrak ve ''Ey özgürlük'' şarkılarıyla insanlara farklı bir profil çizen Bozbey, diğer taraftan da müteahhitlerin en sevdiği başkan haline gelmiş. Özellikle NİLVAK onun için bambaşka bir önem olmuş. NİLVAK'ın kuruluş amacını internet sitesinde okudum ve mutlaka sizlerde okuyun lütfen!

Eğer okursanız şu soruları sormak istersiniz belki!

Bozbey acaba kaç çocuk okutmuş?

Ve aile vakfının kurulduğu günden beri NİLVAK'a kimler ne kadar bağış yapmış?

Eğer bağış yapıldıysa neden yapılmış?

İddia o ki seçimden önce NİLVAK üzerinde ki bazı gayrimenkuller başa bela olmasın diye başkalarının üzerine geçirilmiş. İşte seçimden önce malvarlığı sorularına bir türlü cevap veremeyen Mustafa Bozbey ile ilgili iddiaların başka bir boyutu da gizli gizli görüştüğü AK Partili bazı isimlerle olan ilişkileriymiş.

Bozbey'in bu sürecine AK Parti içinde ki AKP'liler de destek çıkınca, Mustafa Bozbey için kaymaklı bir ortam oluşmuş. Hatırladığım kadarıyla yıllar önce Bülent Arınç'ın, ''Nilüfer'i AK Parti almak istemiyor!'' cümlesi çok manidar. AK Parti Nilüfer'de yıllarca siyaset yapmamış ya da yaptırılmamış. Adeta bir parti şubesi gibi kalmış ve Ak Parti'nin Nilüfer'de hiçbir şekilde kazanma inancı olmamış. İşte bunun başlıca nedenleri arasında Bozbey'in AKP'lilere verdiği özel ayrıcalıklar iddiası ön plana çıkıyor. Yani al gülüm, ver gülüm siyaseti yıllarca Nilüfer'de yapılmış.

Bozbey aslında kendi partisinden önce diğer siyasi parti üyeleri ile ilişkileri daha çok önemsiyormuş. Eğer öyle ise bunun nedeni çok net! ''Kaldı ki bu iddiaları kahvehanelerde bile dinleyebilirsiniz yada etrafınıza baktığınızda gördüğünüz inşaatlardan fark edebilirsiniz'' diyor güvenilir dostum.

Bana anlatılanlardan sonra durumu şöyle özetlemek isterim:

Sahnede bir oyun sergilenmekte, kuliste ise başka bir oyunu görmek mümkün. Ancak o kulise kimse giremiyor, yani ''Görevli olmayan giremez!'' gibi bir durum var. Hal böyle olunca görevliler dışında herkes sahnede ki oyunu izlemek zorunda kalıyor. Zaten sahnede oynayanların amacı belli. İzleyici aslında bir tiyatro izlediğini çok iyi biliyor ama yorum yapmak yerine herkes gibi oturup izlemeyi tercih ediyor. Çünkü onların önüne bir alternatif sunulmuyor ya da sundurulmuyor.

Son yerel seçimler de Cumhurbaşkanı Erdoğan bile AK Parti Nilüfer Belediye Başkanı adayı Celil Çolak'a şunu söylemişti. ''Celil bu oyunu boz!''

Evet! Bursa'da oynanan tiyatroyu Cumhurbaşkanı Erdoğan'da tespit etmiş, ''Bu oyunu boz!'' diyerek kendi adayını uyarmıştı.

İsimler belli, oyuncular belli, figüranlar belli...

İşte bu oyunu şimdi Büyükşehir'de izlemek üzereyiz. Şu an sahne kuruluyor, izleyici yavaş yavaş yerini alıyor. Kulise girip çıkacak isimler ve görevliler belirleniyor. Yakında bütün Bursa koltuklarına oturacak ve büyük oyunu izleyecek. Ancak kulis görevlileri ile başrol oyuncuları sahne arkasında ne yapacak? Bunu bize zaman gösterecek.

Yazının bu bölümüne dikkat çekmek istiyorum.

Aldığım duyumlar bu dönemin daha farklı olacağı yönünde. Bu sefer Ankara, bu tiyatronun kulis görevlilerini, oyuncularını ve yapım ekibini takibe almış. İzleyicinin rahatsız olmasını istemiyorlarmış. Bir bakarsınız bütün ekip sahneye çıkıp el ele vererek izleyicileri ''eğilerek'' selamlarlar ve oyun sona erer.

Değerli dostlar bir sonra ki yazımda görüşmek üzere!

Yorumlar

Yazarın Diğer Yazıları

Tüm Yazılar