BANA BURSA'YI TARİF EDEBİLİR MİSİN?

Tele16haber'den gazeteci Tayfun Çavuşoğlu Bursa'ya dair önemli bir detayı "Bana Bursa'yı tarif edebilir misin Abidin?" başlıklı bir yazı ile kaleme aldı. Bursa bir tarih şehri midir, sanayi şehri midir, tarım şehri midir, turizm şehri midir, deniz şehri midir, termal şehri midir, kayak turizmi şehri midir, müzik şehri midir, spor şehri midir, göç şehri midir, gecekondu şehri midir? şeklinde soru yönelten Çavuşoğlu ""Hepsinden birazcık" mıdır, yoksa "aslında hiçbiri" midir?" dedi.

Çavuşoğlu'nun yazısı şöyle;

Bursa bir tarih şehri midir, sanayi şehri midir, tarım şehri midir, turizm şehri midir, deniz şehri midir, termal şehri midir, kayak turizmi şehri midir, müzik şehri midir, spor şehri midir, göç şehri midir, gecekondu şehri midir? "Hepsinden birazcık" mıdır, yoksa "aslında hiçbiri" midir?

Kent kimliği, bir kentin kendine has tarihsel, siyasal, sosyal ve ekonomik gelişim sürecinin sonunda elde edilenlerin toplamı olarak, kent kültürüyle yakından ilgili bir kavram. Bu nedenle, "Her kentin bir kimliği, karakteri olmalı, kent o kimliğiyle tanınmalı" diye düşünüldüğünde

"Bursa'nın kimliği" meselesi gündeme geliyor...

Aslında bugünkü konumuz, Bursa'nın kimliği değil, kimliksizliği... Bursa'nın plandan programdan uzak, başıboş, sahipsiz bırakılmışlığı. Örneğin Milli Eğitim Bakanlığı'nın Bursa'yı nasıl ihmal ettiğini defalarca yazıp çizdik. Bursa'nın en eski ve kalabalık mahallelerinden Çekirge'de bir tane bile ilkokul yok dedik. MEB hiç oralı bile değil.

"Eski Türkiye" zamanında yapılmış olup birkaç yıl önce depreme dayanıksız diye yıkılan 1. Murad İlkokulu'nun yerinde hala yeller esiyor, yenisinin yapımına da başlanamıyor. "Tasarruf tedbirleri yüzünden" demiş etkili-yetkili olduğu düşünülen bir isim, adını yazmayayım şimdi. Hâlbuki tasarruf gereksiz harcamalardan olur, milletin-memleketin geleceğinden tasarruf olur mu?

Gelelim turpun büyüğüne... Heybeyi açalım, bakalım ne varmış demeden önce... Küçük bir kişisel anekdot: Yıl 1981, Isparta...

"Üniversite için Bursa'ya gideceğim" dedim (maalesef birkaç yıl önce kaybettik) öğretmen olan Suna teyzeme... Çok sevindi, adeta yüzü aydınlandı, "Aaaa!" dedi, "çok güzel hamamlar var orada, okulu ilk bitirdiğimde bir geziye gitmiştik, otellerde hamamları var, Yeşil Bursa, tertipli, yemyeşil, çok güzel bir şehir..."

Daha önce yolumun düşmediği Bursa'ya, bu referans ışığında, henüz görmeden ama severek gelmiştim... Aradan geçen 40 küsur yılda Bursa'nın adeta hormonlanarak büyüdüğüne de tanıklık ettim, bilinçsizce örselendiğine de. Bursa'nın kademe kademe geriletildiğini bazen çok net gördük, bazen de iş bittikten sonra ancak fark edebildik...

Bursa sadece futbolda küme düşürülmedi, Bursa'daki termal turizm de 'sizlere ömür' ey dostlar! Eski muhtar Mehmet Taşkeser'in "Bursa'nın misafir odası" diye tanımladığı Çekirge semti, tabii sıcak sularıyla vatandaşlara şifa dağıtan kaplıcaların ve sıcak sulu otellerin olduğu bir termal cennetti, bir zamanlar. Okullar kapandığında Türkiye'nin dört bir köşesinden Çekirge'ye akın olur, okullar açılıncaya kadar sadece bölgedeki oteller değil, pansiyon olarak kiralanan evler de dolardı.

Çekirge otelleri, termal sularıyla tüm misafirlere şifa dağıtırdı. Eski Kaplıca, Armutlu Hamamı, Horhor Hamamı, Hüsnügüzel ve Servinaz Hanım, Çekirge Sultan "Adak" Hamamı ve Keçeli Hamamı'nda şifa bulunurdu. Herkesin kesesine göre otel vardı. Bursa'da 21 gün gün kalıp şifasını alanlar sağlıklı bir şekilde evlerine dönerlerdi.

Aynı zamanda Bursa Sıcak Su Koruma ve Yaşatma Derneği Başkanı olan Mehmet Taşkeser, "Ben şahidim" diye anlatıyor, "Hüsnügüzel Hamamı'na yürümekte zorluk çeken kadınlar bastonla gelir, sonra sağlığına kavuşur koşa koşa evlerine giderlerdi."

Peki şimdi ne oldu derseniz?

Adı üzerinde "Sıcaksu" olarak bildiğimiz eski tabakhaneler bölgesini toplu konuta açtılar...

Şaka mı bu? O bölgede oteller yapılacak, termal turizm merkezi olacak derken! TOKİ toplu konut bölgesi oldu. . Bugünkü Bursa'dan, Çekirge'den biraz daha "termal turizm" detayı...

Yaşı 50'yi bulanlar, 1998 yılında Polis Evi'nin inşaatında Bursa Valiliği'nce yapılan hatalı sondajı hatırlayacaklardır. 2010 yılında ise yine dönemin valisi tarafından yaptırılan sondajın ardından, çıkan sıcak su borular döşenerek otellere satıldı. Bu plansız iş ve işlemler, Çekirge'deki kaplıcaların ve otellerin kapanmasına yol açtı.

Çekirge semti geçmişini mumla arıyor ama bulamıyor. 5 kaplıcadan 2'si, 23 otelden sadece 12'si açık...

Kervansaray Oteli ve içindeki iki kaplıca "Eski Kaplıca ve Armutlu" kapalı...

Hakkı Paşa Oteli yıkıldı, Mutlu Otel, Adapalas, Özhayat Oteli, Yat Otel, Kız Öğrenci Yurdu, Şifa Oteli yıkıldı. Bu arada Çekirge Palas Oteli de yıkılanlar arasında...

Ayakta tutulmaya çalışılan Hüsnügüzel Otel ve kaplıcası ile Servinaz Otel ve kaplıcası ayrı bir hikâye... Her iki otelin projeleri kabul edildiği halde, Anıtlar Yüksek Kurulu'nda beklemede...

Anıtlar Kurulu'nun çok mühim meselelerle ilgilendiğini tahmin etmek zor değil ama termal projelerin Bursa için önemli olduğu da açık... Kapalı otellere Yıldız Termal ve Yeşilyayla otellerini de eklemek gerek.

Bursa'nın son 20 yılda termal turizmde uğradığı güç kaybına bakar mısınız?

Bursa küçülüp termal turizmdeki yerini kaybederken, yerini Kütahya ve Afyon yol aldı.

Bursa'da bu kadar çok otel ve kaplıca ya yıkılmış ya da kapalı...

Bursa'yı termal turizmde halen açık olan Boyugüzel, Marigold, Gönlüferah, Anemon, Ruba Termal, Demirci, Kadıkonağı, Tiara ve Anatolia otelleri temsil ediyor. Sözün özü... Bursa sadece futbolda değil, rekabet zorunda olduğu neredeyse her alanda küme düştü, doğru... da... Bir sorun bakalım, niye düştü?

Tayfun Çavuşoğlu'nun yazısının tamamını okumak için tıklayınız.